Sağlık Çalışanlarımızın 14 Mart Tıp Bayramını Yürekten Kutluyoruz Sağlık Çalışanlarımızın 14 Mart Tıp Bayramını Yürekten Kutluyoruz

14 Mar 2022
Sağlık Çalışanlarımızın 14 Mart Tıp Bayramını Yürekten Kutluyoruz

Ülkemizde yaşanan siyasi ve ekonomik krizin gölgesinde tüm sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramını yürekten kutluyoruz.

Başta kendi sağlıklarını korumak ve bizleri tedavi etmekle meşgul oldukları, dünyayı sarsan bir hastalık döneminde dahi görevleri başında olan, kendi hayatlarını, aile yaşantılarını ve sosyal düzenlerini gözardı eden bu değerli insanlara gerekli özen ve saygı gösterilmediği, gerekli yasal düzenlemeler yapılmadığı için her geçen gün artan "Sağlıkta Şiddet" vakalarnı üzüntüyle takip ediyoruz.

  • DEVA Partisi Olarak;
  • COVID-19 başta olmak üzere meslek kaynaklı hastalıklar için Meslek Hastalıkları Yasası çıkartılması gerekliliğini,
  • Yoğun çalışma koşulları ve 36 saate varan nöbet sürelerinin kabul edilebilir olmadığı ve düzenlemesi gerektiğini,
  • Sistemin tüm yükünün sağlık çalışanlarının omuzlarına yüklendiği bir sağlık sisteminin adil ve sürdürülebilir olmadığının farkında olarak, ekonomik koşulları iyileştirilmiş, iş-yaşam dengesi iyi kurulmuş bir sağlık camiası oluşturmayı,
  • Emekliliğe de yansıyacak yaşanabilir temel ödeme sağlanması; 7200 ek gösterge verilmesini tüm yurttaş ve sağlık çalışanlarımıza taahhüt ediyoruz.

Sağlık ve huzurla geçireceğimiz nice 14 Martlara, Tıp Bayramınız Kutlu Olsun, İyi ki varsınız.

Kısaca 14 Mart Tıp Bayramı

Yaşadığı çağda verdiği hizmetleri sonucu tıbbın babası olarak kabul gören Hippocrates M.Ö. 460-450 yılları arasında Kos adasında doğmuş ve babası da tıp doktor olan Hipokrat’ın tıbba katkıları ve getirdiği felsefe, dünya tıp çevrelerince hâlâ kabul görür ve bu sebeple bir çok ülkede hekimler mezun olurken “Hipokrat Andı” adı altında meslek yemini ederler.

"Osmanlı tıbbı 15. ve 16. yüzyıllara kadar İslam tıbbının etkisi altında kalmıştır. 14. yüzyılda İtalya’da başlayan Rönesans 15. ve 16. yüzyıllarda bütün Avrupa’ya yayılmış, tıp alanında da birçok buluş ve ilerlemeler kaydedilmiştir. Osmanlı’da ise 17. yüzyıldan itibaren her sahada ortaya çıkan bozulmalar tıp eğitiminde de kendini göstermiş ve tıp medreseleri eskisi kadar yeni bilgilerle donatılmış hekim yetiştiremez olmuştur.

Batıda yazılan Latince, İtalyanca, Almanca tıp kitaplarını hekimler takip edememiş, dil bilen hekim sayısının az olması, matbaanın Osmanlı’ya geç 5girişi ve kitap basmanın 1729’da başlaması gibi etkenler burada önemli rol oynamıştır.

Az sayıda bazı Osmanlı hekimleri ve bilim adamları kendi çabaları ile dil öğrenerek bu yenilikleri takip etmişler ve bu yeni bilgileri de katarak kendi kitaplarını yazmışlardır.

Tıp medreseleri eski parlak dönemlerini kaybedip, hatta bazılarının kapanması ile ortalığı azınlıklardan ve Avrupa’dan gelen yabancı hekimler sarmıştır. Mütabbib (tabip olmayan sahte hekim) hekimler serbest hekimlik yaparak, orduda da görev alarak birçok insanın ölümüne sebep olmuşlardır. Bunların önlenmesi için birçok ferman çıkarılmışsa da engel olunamamıştır.

İtalyanca ve Fransızca bilen az sayıda hekim gelişmeleri takip etmiş ve bunlardan Şanizade Mehmet Ataullah (1771-1826), Mustafa Behçet Efendi (1774-1834) gibi hekimler yeni tıbbın tıp eğitimine girmesini savunmuşlardır.

III. Selim zamanında yeni tıp eğitimi veren, bir Tıphane açılması düşünülmüş ise de Teşrih (anatomi) yasağından dolayı ulemadan çekinen III. Selim buna cesaret edememiş ve Rumlara tıp fakültesi kurmaları için izin vermiştir (1805).

O dönemin hekimbaşısı 21 yaşında ilk hekimbaşlığını yapan Mustafa Behçet Efendi bu dönemde de yeni tıp eğitimi veren bir Tıphane kurulması için çaba sarfetmiş, ama amacına ulaşamamıştır. Nitekim Mustafa Behçet Efendi, II. Mahmut zamanındaki hekimbaşlığı sırasında (53 yaşında) tıp eğitiminin düzeltilmesi için yeniden büyük bir çaba içine girmiş ve 1827 yılında bu amacına ulaşmıştır.

Sultan II. Mahmut 1826 yılında uzun zamandır uğraştığı bir meseleyi halletmiş, düzeni tamamen bozulmuş olan yeniçeri Ordusu’nu ortadan kaldırıp (17 Haziran 1826) yeni bir ordu kurmuştur (Askair-i Mansure-i Muhammediye). Orduya hekim ve cerrah yetiştirilmesi gereksinimi fırsat bilen hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi 26 Aralık 1826’da II. Mahmut’a yeni tıp okulunun kurulmasının amacını, bu okulun nasıl ve nerede kurulacağı konusunda öneride bulunmuş ve Padişaha bunu onaylatmayı başarmıştır.

Sultan II. Mahmut’un yenilikçi hareketleri sonucu, hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’nin de katkılarıyla batılı anlamda ilk tıp mektebi olan, Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire 14 Mart 1827 Çarşamba günü Şehzadebaşı’ndaki Tulumbacıbaşı Konağı’nda kurulmuş olup böylece 14 Mart tıp tarihimizde yerini almıştır.

lk tıp bayramı 1. Dünya savaşı sonunda, 14 Mart 1919’da, işgal altındaki İstanbul’da yabancı işgal kuvvetlerine karşı tıp öğrencilerinin bir tepkisi olarak 1919 yılında kutlandı. Tepkilerini bu şekilde dile getirmeye çalışan öğrencilerin bu törenine Dr. Fevzi Paşa, Dr. Besim Ömer Paşa, Dr. Akil Muhtar (Özden) gibi dönemin ünlü hocaları da katılmıştır.

1933’de “Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane” İstanbul Üniversitesi’ne dahil olmuş. Peşinden de 1945’te Ankara Tıp Fakültesi, 1954’te Ege Tıp Fakültesi kurulmuştur.

Günümüze kadar gelen bu “14 Mart Tıp Bayramı” kutlamaları, artık içinde bulunduğu haftayı da kapsayacak şekilde önceleri “Sağlık Haftası” ve daha sonra “14 Mart Tıp Haftası” olarak kutlanmaktadır." (https://www.istabip.org.tr/14m...)

  • İLGİLİ ETİKET:
  • #14MART
  • #DEVAPARTISI
  • #ALIBABACAN
  • #BOLUDEVA

SONRAKİ HABER

Çanakkale Zaferi'nin 107. yıl dönümünde; dünyada eşi benzeri görülmemiş bir mücadeleyle bizlere vatan armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.

Sık Sorulan Sorulara Cevaplar

14 Mar 2022